1.1 Amaç

Trabzon İli, Ortahisar İlçesi, Erdoğdu Mahallesi'ndeki Dönemeç Sokak'ta bulunan yer alan yapıya ait sanat tarihi raporu , müze envanter raporu ve müzede kullanılan belge – fotoğraf ve panoların anlatılması.

1.2 Yöntem

Tescilli yapının parseli mevcut olup, mevcut kullanımdadır. Yapıya ilişkin raporun hazırlanması sürecinde yapılan araştırmalarda yapıya ilişkin yazılı kaynaklar mevcuttur. Erdoğdu Mahallesi'ndeki Dönemeç Sokak'ta bulunan, 1273 ada, 123 parselde yer alan yapı 19. yüzyıla tarihlendirilmektedir. Haşim Karpuz’a (2018) ait “Trabzon Merkez ve İlçelerindeki Önemli Tarihi Yapılar” adlı kitapta ve aynı hocamızın “Trabzon’da Türk Devri Hamamları” isimli makale çalışmasında da yapı hakkında bilgi verilmektedir. Şamil Horuluoğlu’nun (1983) “Trabzon ve Çevresinin Tarihi Eserleri” isimli kitabında yapının tarihçesine değinilmiştir. Ayrıca Merve Akçay’a (2021) ait “Trabzon İli Tarihi Hasan Paşa (Askeri) Hamamı Restorasyon Önerisi” isimli yüksek lisans tez çalışmasında da yapının restorasyon öncesine ilişkin bilgiler mevcuttur. Trabzon Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü teknik elemanlarınca hazırlanan tescil fişi ve analiz raporundan söz konusu teknik raporun hazırlanması sürecinde faydalanılmıştır. Raporun ilk bölümünde kentin coğrafyası, tarihçesi, yapın konumu, tescil ve mülkiyet durumu, tarihlendirilmesi, plan özellikleri, yapı öğeleri ve cephe özellikleri ile ele alınıp bugünkü durumu anlatılmış, daha sonra hamamların özellikleri ve hamam çalışanları hakkında bilgi verilmiştir.

2. Kentin Coğrafyası

Trabzon, 40° 33’ ve 41° 07’ kuzey enlemleriyle 37° 07’ ve 40° 30’ doğu boylamları arasında yer almaktadır (Harita 1). 4.685 km² yüzölçümüne sahip olan Trabzon, Doğu Karadeniz bölgesinde yer alan bir kenttir. Batıdan Giresun, güneyden Gümüşhane ve Bayburt, doğudan Rize illeri, kuzeyden ise Karadeniz ile çevrilidir. Yerleşim yoğunlukla sahil kesimlerine yakın olan yerlerde görülmektedir. Karadeniz’e kıyısı kuzey batı yönünde olup sahil uzunluğu yaklaşık 130 km’dir. Deniz seviyesinden başlayarak güneye doğru artan yükseklik Trabzon’da 3000 metreyi bulmaktadır. Yüksek kesimlerde genellikle yaylalar, dağlar ve tepeler yer almaktadır (Erdoğan, 2017). Ayrıca Trabzon, Doğu Karadeniz’in oldukça önemli bir liman kentidir. Değirmendere vadisinin Karadeniz’e ulaştığı yerin batısında Boztepe’nin eteklerinde kurulmuş olup denizden itibaren basamaklı bir biçimde yükselmiştir (Lowry ve Emecen, 2012).

Harita 1: Trabzon Haritası
2.1 İklim

Doğu Karadeniz Bölgesinin iklim yönünden en az değişkenlik gösteren kenti Trabzon’dur. Kent tipik Karadeniz ikliminin etkisi altındadır. Trabzon’un iklim özelliği, yaz ve kış ayları arasındaki sıcaklık farkının fazla olmaması (Karpuz, 2018) ve yılın her ayında yağış görülmesidir (Şekil 1). Yağışlardan dolayı kent nemli bir iklime sahiptir. Nem oranı zaman zaman %99'lara kadar çıkmaktadır. Ilıman ve her ay yağış alan bir il olması nedeniyle Trabzon’da farklı türlerden oluşan yoğun bitki örtüsü görülmektedir. Bitki örtüsü açısından son derece zengin olan Trabzon'da 440'ı bölgeye has, Türkiye genelinde ise nadir olan bilinen 2500 bitki türü bulunmaktadır (Özok, 2018).

Şekil 1: Trabzon Aylık Yağış Tablosu
3. Kentin Tarihçesi

Trabzon Anadolu’nun en eski kentlerinden biri olarak, tarihi süreç içerisinde, birçok imparatorluklara başkentlik yapmıştır ve birçok uygarlığın egemenliğine girmiştir. Konumu nedeniyle yüzyıllardır önemli bir liman kenti, ticari, idari, eğitim ve kültür merkezi olan Trabzon kent merkezinin kronolojik tarihi şu şekilde sıralanmaktadır. 1. Kuruluşundan Serbest Kent oluşuna kadar geçen devir (M.Ö.2000–750) 2. Serbest Kent Devri (M.Ö.750-M.S.50) 3. Roma Devri (M.S.50-395) 4. Bizans Devri (M.S.395-1204) 5. Kommenoslar Devri (M.S.1204-1461) 6. Türk Devri (M.S.1461-….) -Osmanlı İmparatorluğu Devri (1461-1923) -Türkiye Cumhuriyeti Devri (1923 ve sonrası) Doğu Karadeniz Bölgesinin bir liman kenti olan Trabzon’un (Tuluk ve Düzenli, 2010), kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, yaklaşık 5000 yıllık bir geçmişe sahiptir. Milet kolonisi olarak M.Ö. 756’da ortaya çıktığı ifade edilmekle birlikte doğrudan kentin isminden söz eden ilk kaynak milâttan önce 400 yılına ait Anabasis olduğu bilinmektedir. Kaynakta yer alan bilgilere göre kent Sinop’a bağlı ve belli bir vergi ödemektedir. Bu bakımdan kenti Sinoplular’ın kurduğu ve buraya Trapezus, Trapeza dedikleri ifade edilmektedir. Kelime Batı dillerinde Trapezunte, Trebizonde, Trebizond; İslami kaynaklarda ise Atrabazunde, Tarabazunde biçiminde geçmektedir. “Masa” anlamına gelen Trapezus adı muhtemelen şehrin ilk kurulduğu dik yamaçlar üzerindeki Aşağıhisar kesiminin coğrafî özellikleriyle ilgili olmalıdır (Lowry & Emecen, 2012). Eusebius'a göre Trabzon’un kuruluş tarihini MÖ 756 olmakla birlikte bu ifade Trabzon'u İstanbul, Romahatta, genel kanıya göre Trabzon ve diğer Doğu Karadeniz kolonizasyonunu gerçekleştiren Sinop'tan daha eski bir kent yapmaktadır. Bu durumun Sinopluların var olan bir kenti MÖ 630 tarihinden sonra yeniden kolonize etmiş olduğunu açıklar niteliktedir. Pompey'e karşı mücadelesinde Mithridates'e destek vermeyen Trabzon Roma döneminde ödüllendirilmiş serbest şehir statüsü kazandırılmıştır. Kente gelen Arrian, Trapezus’un Roma döneminde güney Karadeniz de bulunan oldukça önemli bir liman kenti olduğunu belirtmiştir. İstanbul’un Latinler tarafından işgali üzerine Komnenos ailesi, Trabzon'a sığınarak 1461 tarihine Osmanlı fethine dek sürecek bağımsız bir krallık (Trabzon İmparatorluğu) kuracaklar, kendilerini Roma İmparatoru ilan edeceklerdi (Özen, 2005).


İstanbul'un fethinden sekiz yıl sonra (1461) Fatih Sultan Mehmet tarafından Karadeniz'deki çeşitli beylikler, İtalyan kolonileri ve Kırım'la ele geçirilerek İpek yolunun stratejik anahtarının Osmanlı hakimiyetine girmesi sağlanmıştır. David Komnenos, iktidarı döneminde (1458-1461) vergi ödemeyi durdurarak, önceden ödediklerini de Akkoyunlu Devleti Sultanı Uzun Hasan aracılığıyla geri istemiş, Osmanlılara karşı Avrupa’daki büyük devletlere ittifak önerisinde bulunmuştur. Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmet’in öncülüğündeki Osmanlı Kuvvetleri Bölgeyi kuşatarak, 1461 yılında Trabzon’u ele geçirmiş ve Komnenosların egemenliğine son vermiştir (İnan, 2003). 1867 yılında Trabzon’da büyük bir yangın çıkmış, pek çok kamu binası da bu sırada yanmış ve kent daha sonra yeniden düzenlenmiştir (Yavuz, 2000). 1868 yılında vilayet olmuş, merkez sancağı dışında Lazistan, Gümüşhane, Canik Sancakları da buraya bağlanmıştır. Birinci Dünya Savaşı sırasında, Ruslar Trabzon’a saldırır (14 Nisan 1916). Trabzonlulardan oluşan vurucu güçler (Milis), bu saldırı sırasında gerilla savaşı verirler. Bu sıralarda, cepheye gönderilmek üzere Hamidiye Zırhlısının desteğinde Trabzon Limanına gelen cephane Trabzonlu gençlerce büyük bir heyecan içinde boşaltılıp Maçka’ya taşınır (Öksüz ve Usta, 2014). Osmanlı imparatorluğunun yıkılmasından sonra Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları yeni Türk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuşlar ve Trabzon’da yeni ülkenin yeni idari yapısında altmış bir (61) nolu il olarak yerini almıştır. Bölgenin arazi eğiminin yüksek olması ve iklimden dolayı arkeolojik araştırmalara uygun olmayışı, kesin kuruluş tarihini belirlemede bazı güçlükleri beraberinde getirmektedir (Yiğit Barut, 2014). Trabzon kent tarihinin yerleşime olan yansımalarına bakarak şunları söylemek yanlış olmayacaktır (Şekil 2): Kuruluş ve Serbest Kent Devri yerleşmesi Ortahisar mahallesinin tamamı Pazarkapı ve Çarşı mahallelerinin bir kısmı Roma Devri yerleşmesi Çarşı, Kemerkaya ve İskenderpaşa mahalleleri Bizans Devri yerleşmesi Hızırbey ve Gülbaharhatun mahallesinin bir kısmı Kommenoslar Devri yerleşmesi Yenicuma ve Cumhuriyet mahallelerinin bir kısmı Osmanlı İmparatorluğu Devri yerleşmesi Gülbaharhatun, Erdoğdu, İskenderpaşa, Boztepe, St.Sophia, Yenicuma mahallelerinin bir kısmını ve Çömlekçi mahallesinin tamamını kapsamaktadır (Özen, 2005).


İstanbul'un fethinden sekiz yıl sonra (1461) Fatih Sultan Mehmet tarafından Karadeniz'deki çeşitli beylikler, İtalyan kolonileri ve Kırım'la ele geçirilerek İpek yolunun stratejik anahtarının Osmanlı hakimiyetine girmesi sağlanmıştır. David Komnenos, iktidarı döneminde (1458-1461) vergi ödemeyi durdurarak, önceden ödediklerini de Akkoyunlu Devleti Sultanı Uzun Hasan aracılığıyla geri istemiş, Osmanlılara karşı Avrupa’daki büyük devletlere ittifak önerisinde bulunmuştur. Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmet’in öncülüğündeki Osmanlı Kuvvetleri Bölgeyi kuşatarak, 1461 yılında Trabzon’u ele geçirmiş ve Komnenosların egemenliğine son vermiştir (İnan, 2003). 1867 yılında Trabzon’da büyük bir yangın çıkmış, pek çok kamu binası da bu sırada yanmış ve kent daha sonra yeniden düzenlenmiştir (Yavuz, 2000). 1868 yılında vilayet olmuş, merkez sancağı dışında Lazistan, Gümüşhane, Canik Sancakları da buraya bağlanmıştır. Birinci Dünya Savaşı sırasında, Ruslar Trabzon’a saldırır (14 Nisan 1916). Trabzonlulardan oluşan vurucu güçler (Milis), bu saldırı sırasında gerilla savaşı verirler. Bu sıralarda, cepheye gönderilmek üzere Hamidiye Zırhlısının desteğinde Trabzon Limanına gelen cephane Trabzonlu gençlerce büyük bir heyecan içinde boşaltılıp Maçka’ya taşınır (Öksüz ve Usta, 2014). Osmanlı imparatorluğunun yıkılmasından sonra Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları yeni Türk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuşlar ve Trabzon’da yeni ülkenin yeni idari yapısında altmış bir (61) nolu il olarak yerini almıştır. Bölgenin arazi eğiminin yüksek olması ve iklimden dolayı arkeolojik araştırmalara uygun olmayışı, kesin kuruluş tarihini belirlemede bazı güçlükleri beraberinde getirmektedir (Yiğit Barut, 2014). Trabzon kent tarihinin yerleşime olan yansımalarına bakarak şunları söylemek yanlış olmayacaktır (Şekil 2): Kuruluş ve Serbest Kent Devri yerleşmesi Ortahisar mahallesinin tamamı Pazarkapı ve Çarşı mahallelerinin bir kısmı Roma Devri yerleşmesi Çarşı, Kemerkaya ve İskenderpaşa mahalleleri Bizans Devri yerleşmesi Hızırbey ve Gülbaharhatun mahallesinin bir kısmı Kommenoslar Devri yerleşmesi Yenicuma ve Cumhuriyet mahallelerinin bir kısmı Osmanlı İmparatorluğu Devri yerleşmesi Gülbaharhatun, Erdoğdu, İskenderpaşa, Boztepe, St.Sophia, Yenicuma mahallelerinin bir kısmını ve Çömlekçi mahallesinin tamamını kapsamaktadır (Özen, 2005).

Şekil 2: Trabzon kent tarihi yerleşimleri
4. Yapının Genel Konumu

Trabzon'un Ortahisar ilçesinde, Erdoğdu Mahallesi'ndeki Dönemeç Sokak'ta bulunan taşınmaz, Askeri Hastane bahçesinin yaklaşık 60 metre kuzeyinde yer alır. Bu taşınmaz, 1273 Ada, 123 Parsel konumunda bulunmaktadır. Hamam ve onun arazisi, toplam 1141 metrekare olarak ölçülmüştür. Kuzeydoğu cephesi bir araç yoluna bakarken, kuzeybatı cephesi önündeki araziden ve sonrasında bir araç yoluyla çevrilmiştir.

5. Hamamların Genel Özelliği

Hamam kelimesi, Arapça kökenli olup "ısıtmak" veya "sıcak olmak" anlamına gelen "hamm (hamem)" kökünden türemiştir. Bu kelime, "ısıtan yer" anlamına gelirken, genelde "yıkanma yeri" olarak kullanılır. Farsça'da bu kelimenin karşılığı "germabe"dir. Temizlik, İslam dininde önemli bir yer kaplar ve Türkler de bu kavrama önem verir ve benimser. 16. yüzyılda yaşamış ve Türkiye'ye gelmiş olan Avrupalı yazar Richer, kitabında Türklerin sadece beden temizliğine değil, ev ve çevre temizliğine de önem verdiklerini belirtmiştir. Richer, Türklerin evlere ayakkabılarıyla girmediğini de ifade etmiştir. Temiz olma isteği insanın doğasından gelir ve bu ihtiyaç, tarih boyunca çeşitli uygarlıklarda temizlenme ve yıkanma alanları oluşturulmasına yol açmıştır. Hamam, insanların yıkanması için ısıtılmış suyun kullanıldığı bir yapıdır. Bu yapıların içerisinde doğal olarak fışkıran ve kimyasal bileşenleri sayesinde şifalı özelliklere sahip olan sular da kullanılır. Bu tür yapılara genellikle Türkçede "kaplıca" veya "ılıca" adı verilir. Kaplıcaları hamamlardan ayıran en belirgin özellik, büyük yıkanma alanının ortasında bulunan geniş havuzdur. Hamamlar, insanların yıkanma ve temizlenme ihtiyaçlarını karşılar. Ayrıca, hamamlar her dönemde toplumların dini inançları doğrultusunda mimari biçimlenme göstermiş ve sosyal yaşamın bir parçası olmuştur. Türk şehirlerinde hamamlar önemli sosyal yapılar arasındadır. Türk toplumunun gelenekleri ve İslam dininin temizliğe verdiği önem nedeniyle çarşılar, mahalleler ve hatta kasabalar ve köylerde hamamlar yapılmıştır. Hamamlar, tarih boyunca hem mimari hem de sosyal açıdan önemli bir yer kaplamıştır. Yapısal ve mekansal olarak kendine has niteliklere sahip olan hamamlar, tarihe ışık tutan önemli mimari yapılar olarak kabul edilir. Türk tarihinde hemen her dönemde rastlanan hamamlardan günümüze ulaşabilenler genellikle Osmanlı dönemine aittir. Türk hamamları, Roma hamamlarıyla benzerlik gösterirken, bu hamamlardan yapısal olarak önemli farklılıklar gösterir. "Hamam" kelimesi, Arapça "Hammam" (Banyo) ve İbranice "Sıcak olmak" kelimelerinden türem


Hamam kelimesi, Arapça kökenli olup "ısıtmak" veya "sıcak olmak" anlamına gelen "hamm (hamem)" kökünden türemiştir. Bu kelime, "ısıtan yer" anlamına gelirken, genelde "yıkanma yeri" olarak kullanılır. Farsça'da bu kelimenin karşılığı "germabe"dir. Temizlik, İslam dininde önemli bir yer kaplar ve Türkler de bu kavrama önem verir ve benimser. 16. yüzyılda yaşamış ve Türkiye'ye gelmiş olan Avrupalı yazar Richer, kitabında Türklerin sadece beden temizliğine değil, ev ve çevre temizliğine de önem verdiklerini belirtmiştir. Richer, Türklerin evlere ayakkabılarıyla girmediğini de ifade etmiştir. Temiz olma isteği insanın doğasından gelir ve bu ihtiyaç, tarih boyunca çeşitli uygarlıklarda temizlenme ve yıkanma alanları oluşturulmasına yol açmıştır. Hamam, insanların yıkanması için ısıtılmış suyun kullanıldığı bir yapıdır. Bu yapıların içerisinde doğal olarak fışkıran ve kimyasal bileşenleri sayesinde şifalı özelliklere sahip olan sular da kullanılır. Bu tür yapılara genellikle Türkçede "kaplıca" veya "ılıca" adı verilir. Kaplıcaları hamamlardan ayıran en belirgin özellik, büyük yıkanma alanının ortasında bulunan geniş havuzdur. Hamamlar, insanların yıkanma ve temizlenme ihtiyaçlarını karşılar. Ayrıca, hamamlar her dönemde toplumların dini inançları doğrultusunda mimari biçimlenme göstermiş ve sosyal yaşamın bir parçası olmuştur. Türk şehirlerinde hamamlar önemli sosyal yapılar arasındadır. Türk toplumunun gelenekleri ve İslam dininin temizliğe verdiği önem nedeniyle çarşılar, mahalleler ve hatta kasabalar ve köylerde hamamlar yapılmıştır. Hamamlar, tarih boyunca hem mimari hem de sosyal açıdan önemli bir yer kaplamıştır. Yapısal ve mekansal olarak kendine has niteliklere sahip olan hamamlar, tarihe ışık tutan önemli mimari yapılar olarak kabul edilir. Türk tarihinde hemen her dönemde rastlanan hamamlardan günümüze ulaşabilenler genellikle Osmanlı dönemine aittir. Türk hamamları, Roma hamamlarıyla benzerlik gösterirken, bu hamamlardan yapısal olarak önemli farklılıklar gösterir. "Hamam" kelimesi, Arapça "Hammam" (Banyo) ve İbranice "Sıcak olmak" kelimelerinden türemiştir. Roma hamamları, yıkanmanın yanı sıra eğlence ve yarışların düzenlendiği, spor ve beden eğitiminin yapıldığı sosyal-kültürel alanlardı. Merkezi ısıtma sistemine sahip olan bu hamamlarda, ısıtma Hypocaust adı verilen bölümde yakılan ateş ile sağlanırdı. Türk hamamlarında benzer ısıtma tertibatı cehennemlik ve külhan olarak adlandırılan bölümlerde bulunur. Ateşin yakıldığı bu bölümde; ateşlik, cehennemlik, sıcak su haznesi, tüteklik, bakır kazan yer alır. Bu sistem, genellikle sıcaklık mekanının bir tarafına yerleştirilen sıcak su deposunun altında bulunur. Bu sistemde yakılan ateş, sıcak su deposundaki suyu ısıtır. Bu sıcak su, kübik şekilli, taş ve tuğla ile örülmüş bir ocak üstüne yerleştirilmiş bakır kazanda bulunur. Hamamlarda, özellikle sıcaklık mekanının tabanı, tuğla malzeme ile inşa edilen bodur, küçük payeler üzerine yerleştirilmiş mermer plakalardan oluşur. Yakılan ateşin sıcak dumanı bu bodur destekler arasından geçerek, hamamın tabanının ısınmasını sağlar. Duman, duvarın içine gizlenmiş tüteklik adı verilen ince toprak borulardan geçer ve duvarın ısınmasını sağlar, daha sonra kubbe eteğine yerleştirilen ve yine tüteklik olarak adlandırılan bacalardan dışarı çıkar.

5. Hamamların Genel Özelliği

Anadolu Türk hamamlarının temel bölümleri; soyunmalık, aralık, ılıklık ve sıcaklık olmak üzere dört ana bölümden ve su deposu, külhan ve cehennemlik gibi tesisat bölgelerinden oluşmaktadır. Soyunmalık: Bu alan, hamama gelen kişilerin giysilerini çıkardıkları ve dinlenmek için oturdukları bir önceden hazırlık alanıdır. Genellikle hamamın en büyük bölümü olan soyunmalık, duvarları boyunca oturup dinlenmeye uygun alanlar ve merkezde bir şadırvan (fıskiye) barındırır. Aralık: Soyunmalık ile ılıklık arasında konumlanan aralık, tuvalet ve tıraş alanlarını içeren bir geçiş bölgesi olarak tasarlanmıştır. Üstü genellikle tonoz veya kubbe ile kaplıdır. Aralığın bulunmadığı hamamlarda, buharın çıkışını ve ısı kaybını önlemek için, soyunmalıktan ılıklığa geçiş sağlayan kapının üzerine bir baca konulmuştur, buna yaşmaklı baca denir. Ilıklık: Bu ana bölüm, kişinin sıcaklık alanına geçmeden önce vücudunu bir ılık ortama alıştırmak ve dinlenmek için kullanılır. Aralık bölümü bulunmayan hamamlarda, tuvalet ve tıraş alanları genellikle ılıklığa açılır. Kare şeklinde, bir kubbe ile kaplı olan ılıklık, yaygın bir tasarımdır. 15. yüzyıldan itibaren bazı hamamlarda, soyunmalığın yanı sıra ılıklığın ortasında da birer şadırvan konulduğu görülür. Sıcaklık: Hamamın en sıcak bölümü olan bu alanda yıkanılır. Sıcaklık alanı, genel bir yıkanma yeri ve yaklaşık 20 cm yüksekliğinde sekiler içeren eyvanlar ile özel yıkanma hücreleri olarak bilinen halvetlerden oluşur. Halvetler genellikle kare şeklinde ve kubbe ile örtülüdür. Eyvanlar ise çoğunlukla tonoz ile örtülüdür. Halvet ve eyvanların duvarlarında sıcak ve soğuk su için musluklar ve kurna adı verilen lavabo bulunur.

Çizim 1: Türk Hamamlarının Mekân Dağılımını Gösteren Plan (18-19. Yy) (Semavi Eyice’nin eskizlerinden yararlanılmıştır.)
5.2. Hamam Çalışanları

Hamamlarda, hamam sahibinin yanı sıra tellaklar, külhancılar ve diğer hizmetlere bakan görevliler bulunur. Girişte, hamam ücretini alan ve hamama gelenlerin eşyalarının güvenliğini sağlayan çalışanlar da görev yaparlar. Hamama gelenlere yol gösteren, onların ihtiyaçlarını karşılayan hizmetliler de hamam içerisindeki diğer çalışanlardan biridir. Hamam çalışanları, müşterilerin bahşişleriyle geçimlerini sağlardı. Amnon Cohen'in "Osmanlı Kudüs'ünde Loncalar" adlı çalışması, Kudüs'teki dört büyük hamamda çalışanların ve lonca teşkilatının hamamcılar üzerindeki etkisini ele almaktadır. Cohen'in çalışması, Osmanlı döneminde hamamcıların loncasındaki konumuna dair birçok ipucu vermektedir. 17. yüzyılda "hamamcılar ve berberler loncası" ifadesinin kullanıldığı belirtilmektedir. Berberlik zanaatının hamam kültürünün bir yan kolu olarak kabul edildiği ancak yine aynı dönemde berberlerin kent içinde ayrı dükkânlar işletebildiği vurgulanmaktadır. Ancak tüm bu işletmeler tek bir lonca tarafından yönetilmekteydi. Kadı tarafından hamamcılar loncasına verilen talimatlardan bazıları ise şöyledir: “Birinci olarak, bütün hamam sahipleri, hamama giriş ücretlerini, doğrudan veya devren kiralayan biri aracılığıyla arttırmamaları için uyarılır. İkinci olarak bütün Müslüman müşterilere yıkanma için büyük ve gri, kurulanma içinde küçük ve beyaz olmak üzere temiz havlular verilmesi gerektiğini bildirir. Üçüncü olarak, bütün hamamların sürekli temiz tutulup düzgün ısıtılması ve bundan böyle Şemseddinden özel izin almadan hiçbir teknik elemanın (sani denen hizmetçiler, vekkad denen yakıt tedarikçileri ile ateşçileri) atanmaması istenir” (Cohen, 2003) Berberler, erkeklerin saç ve sakal tıraşını yapan kişiler olarak bilinirler. Ancak, zaman zaman hamamlarda şifacı olarak da görülmüşlerdir. Hamamların sağlık ve şifa açısından önemli bir yeri olduğu düşünüldüğünde, hamam berberlerinin sülük çekme, hacamat gibi bazı işlemleri itina ile gerçekleştirdikleri bilinmektedir. Bu nedenle, hamam berberleri sadece saç ve sakal tıraşı yapmakla kalmaz, aynı zamanda bazı sağlık hizmetleri de sunarlar.

Resim 1: Berber, Lon Bonnat, 1872, TÜYAP, Özel Koleksiyon.
5.3. Kullanılan Malzemeler

Erkek hamamlarında kullanılan malzemeler; peştamal, peşkir, havlu, hamam ve şifa tasları, sabunluklar, Peşkir ve havlular genellikle keten ham maddesinden üretilir. Bazıları havlı, bazıları havsız düz dokuma tarzında dokunmuştur. Hamam ve şifa tasları için genellikle bakır ve pirinç ham maddeler kullanılmıştır. Pirinç ham maddesi kullanılarak oluşturulan taslarda döküm tekniği uygulananlar da mevcuttur. Bu taslarda genellikle kazıma tekniğiyle yapılmış süslemeler yer almaktadır. Hamam taslarında stilize bitkisel motifler, şifa taslarında ise ayetler ve dualar yazılı süslemelerle işlenmiştir. Sabunluklar, "kildan" olarak da bilinmektedir ve bakır ham maddeden yapılmış yuvarlak formlu bir gövde ile menteşe ile birbirine bağlı kapak kısmından oluşmaktadır. Oval formlu olanlar genellikle Osmanlı tarzındadır, diğer yuvarlak formlu örnekler ise İran tarzı formdadır.

Peştemal
Ayasofya motifli Osmanlı dönemi hamam tası
Peşkir
Dua işlemeli Osmanlı dönemi şifa tası